Yumurtalık kanseri de diğer kanser çeşitleri gibi tehlikeli ve can sıkıcı bir sağlık sorunudur. Diğer kanser hastalıklarına nazaran, yumurtalık kanserlerinin tespiti biraz daha geç fark edilmektedir.
Bunun nedeni erken dönemde herhangi bir belirti vermemesinden kaynaklanmaktadır. Kanser tedavilerinin başarı oranı erken teşhis sayesinde arttığını düşünürsek, yumurtalık kanseri diğer kanserlere göre daha tehlikeli olmaktadır. Kadın genital kanserleri arasında rahim ağzı ve rahim içi kanserinden sonra 3. sıklıkta görülür. Ancak tehlike açısından 1. sıradadır. Bunun nedeni erken tanısının mümkün olmamasıdır. Hastaların 2/3 ü ileri evrede, evre 3 aşamasında hasta olduğunu fark eder ve doktora gider.
Her yaşta görülebilmesine rağmen en fazla 40’lı ve 50’li yaşlarda görülür. Menopoz öncesi dönemde over tümörlerinin sadece % 7’si kanserken bu oran menopoz sonrası %30’a çıkar. Yumurtalık, çeşitli değişik hücre tüpünü barındırır bu nedenle yumurtalık kanserlerinin çeşitli farklı tipleri vardır. Kanserin taban aldığı hücre türüne göre de görülme yaşları ve oranları değişir. En sık görülen kanser epitelyal over kanserleridir. Bunlar yumurtalığın dış yüzünü kaplayan epitel hücrelerinden kaynaklanırlar. Menopoz sonrası kanser teşhisi konan vakaların % 80’i epitheliyal tümörlerken, 20 yaş altında teşhis edilen vakaların % 60’ı germ hücreli yani embryonik döneme ait hücreler ile ilgili tümörlerdir.
Over yani yumurta kanseri için geliştirilmiş bir tarama testi bulunmamaktadır. Belirtiler açık olmadığı ve çoğu zaman başka hastalıklarla karıştığı için erken tanı konulması zor olmaktadır. Hastalığın erken dönemlerinde hiçbir belirti yoktur. Genellikle kanser karın içindeki diğer organlara yayıldıktan sonra yani evre 3 aşamasında belirtiler oluşur. Hızla gelişen karın şişliği, karın ağrıları, karında dolgunluk ortaya çıkar.
Başlıca belirtiler;
Hastalık ne kadar yaygın olursa olsun operasyon çoğunlukla ilk tedavi seçeneği olmalıdır. Ancak son yıllarda hastalığın çok ilerlediği, genel durumu bozuk, karında ve özellikle akciğer zarında aşırı sıvı toplanmış veya operasyonda hastalığın tamama yakın bir kısmının teknik olarak temizlenme ihtimali düşük olgularda operasyon öncesi 3 kür kemoterapi verilip hastalık geriletildikten sonra cerrahi uygulanabilir. Bu yaklaşıma neoadjuvan kemoterapi ve interval debulking denir. Ancak olguların büyük çoğunluğunda ilk tedavi yöntemi olarak tüm dünyada cerrahi işlem seçilmektedir.
Cerrahi tedaviyi iki gruba ayırabiliriz. Erken evre düşünülen olgularda ki bunlar tesadüfen yapılan kontrollerde saptanan kanser şüpheli yumurtalık kistleri ve kitleleridir yapılan operasyonda önce kitle çıkartılır ve hemen operasyon sırasında patolojik incelemeye gönderilir. Bu işleme frozen section denir. Amaç kitlenin iyi huylumu yoksa kanser mi olduğunu anlamaktır. Yani muayene ve ultrason testi sonucunda bir hastada yumurtalık kanseri şüphesi varsa en kısa zamanda operasyon ama mutlaka frozen inceleme yapılabilecek olanakların olduğu şartlarda bir operasyon şarttır. Eğer frozen sonucu kitle iyi huylu çıkarsa operasyon sonlandırılır. Ancak kanser tanısı konursa operasyona devam edilir. Bundan sonra amaç hastalığın yaygınlığını saptamak ve yumurtalık dışında hastalık varsa çıkartmaktır.
Yumurtalık kanseri tedavisinde ikinci önemli yöntem kemoterapidir. Çok erken vakalar dışında over kanserli hastaların büyük bölümüne operasyon sonrası kemoterapi verilir.
Hastalığın yaygınlığı, hastanın yaşı ve genel durumu tedavi şeklini etkilemektedir. Over kanserinin klasik tedavisi cerrahi ve ardından yapılan kemoterapi tedavisidir. Bazı durumlarda hastanın şikâyetlerini gidermek için ışın tedavisi de uygulanabilir.
Yumurtalık kanseri saç dökülmesine sebep olabilen bir sorundur. Saç dökülmeleri, yumurtalık kanserinin belirtisi değil, sebep olduğu sonuçlardan biridir. Çeşitli yumurtalık kanseri türleri hormon salgılanmasına sebep olabilir. Bununla beraber adet düzensizlikleri görülebilir. Çeşitli zamanlarda yumurtalık tümörlerinde de erkeklik hormonu salgısı görülebilir. Bundan dolayı da kadınlarda tüylenme, erkek tipi saç dökülme gibi sorunlar meydana gelmektedir. Kemoterapinin yol açtığı birçok yan etki vardır. Bunlardan en belirgini saç dökülmesidir.
Kemoterapi saçı besleyen hücrelere zarar verebilir. Bu durumda saçlarda kırılma ve dökülmeler meydana gelir. Genellikle kullanılan ilaçlara ve dozlarına bağlı olarak dökülme miktarı değişebilir. Gerçekleşen bu dökülmeler kesinlikle geçicidir. Saçlar tekrar yerine geldiğinde renginde veya şeklinde değişikler görülebilir. Tedavinin sonuna doğru ya da tedavi bittikten hemen sonra saçlar çıkmaya başlar.
Bu yüzden tedavi sürecinde bu tarz endişelerle moralinizi bozmanıza gerek yok. Aksine her tedavinin başarısında sizin pozitif yaklaşımınız ve tutumunuz önemli rol oynamaktadır.