Kadınların karşılaşabileceği bütün kanser çeşitlerinde erken teşhis son derece zor olmaktadır. Bunun nedeni ise, şikâyetlerin belli bir düzeyde olmamasından kaynaklanmaktadır. Karın ağrısı, karın şişkinliği ve hazımsızlık gibi durumlar, kanserin ilk basamağındaki belirtilerdir. Bundan sonraki aşamalarda kanser ilerleyerek, çevresindeki organlara bası uygulayarak kendini göstermeye başlamaktadır. Bu bası; karın ağrısı, pelvik kitlenin aşağıya doğru yaptığı bası hissi gibi rahatsızlık verebilecek belirtileri başlatmaktadır. Vajinal kanama gibi pek çok belli olmayan nedenlerden dolayı şikâyetler birbirini takip edebilir. Kanserin hasta üzerindeki en belirgin etkisi, aşırı bir şeklide karın şişliğine yol açmasıdır. Karın şişliğine neden olan durum ise, karının içerisindeki sıvıdan yani asidin birikmesinden kaynaklanmaktadır. Bu en belirgin özelliğinden sonra hasta muhakkak doktora görülmelidir.
Yumurtalık kanseri ilk aşamalarda varlığını gösterecek şekilde belirgin bir şikâyetlere yol açmamaktadır. İlk evrelerdeki belirtileri de ciddi bir problemin habercisi olmadığı gibi, geçici sorunları oluşturarak hastanın dikkate almamasına neden olur. İlerleyen zamanlarda kanser kitlesinin büyümesi ile kalın bağırsağın üzerinde baskı oluşturarak, kabızlık yâda ishal gibi şikâyetler görülebilir.
Bu şikâyetler kanserin ilerlemesine işaret olarak ciddi problemlere yol açmaktadır. Karında şiddetli ağrı ve karnın aşırı şişmesi, dolgunluk hissi, bulantı, kusma, gaz ve bacak ağrısı gibi şiddetli bulgular gözlemlenir. Tüm bu bulgular ilerlemiş kanserin belirtileridir. Bu yüzden normal bir kontrol sırasında teşhis edilmeyebilir. Ancak büyümüş olan bir yumurtalık doktorun dikkatini çekebilmektedir. Yumurtalık kanseri hücreleri tarafından çoğalan bir protein olan CA125 ancak kan testi ile kontrol edilebilir. Eğer normalden yüksek seviyelerin görünmüş olmasıyla yumurtalık kanserinin teşhisi konulabilir. Bu uygulamanın yanı sıra vajinadan veya karın yolu ile yapılan ultrason veya tomografi işlemlerinden sonra yumurtalıkta meydana gelen değişimler gözlemlenebilir. Ama yumurtalık kanseri teşhisinin tam anlamı ile konabilmesi için tek yol vardır. O da biyopsidir. Her kist, kanser olacak diye bir görüş yoktur. Görüntüleme sırasında hasta kanser şüphesi uyandırıyor ise, operasyon başlatılır. Ve böylece şüphelenilen kitle derin bir araştırılmaya tabi tutularak çıkartılır ve patolojik incelemeye gönderilir. Doktorun tümörden almış olduğu örneğin patolojik olarak mikroskop ile incelenmesi yapıldıktan sonra bir kanıya varılır.
Hastadan alınan kan örneği ile Ca-125 kontrolü yapılarak erken tanı sağlanabilir. Özellikle aile içerisinde yumurtalık, meme, barsak gibi kanser hikâyesi olan kadınların, yılda en az altı ayda bir düzenli olarak bu kontrolü yaptırması teşhis açısından önemli olmaktadır.
Yıllık düzenli olarak yapılan jinekolojik muayeneler sayesinde yapılacak ultrasonografi tetkiki ile de erken teşhis konabilir.
Yapılan muayeneler sırasında en çok menopoza girmiş kadınlarda pelvik alanda kitle saptanması sonucunda, yumurtalık kanseri şüphesi uyandırır. Teşhis konulması için en doğru cevabı testler verebileceği için kontroller yapılır. Burada çift taraflı kitle, eğer 8 cm’den büyük ise, katı ve hareketsiz olup olmadığı kontrol edilerek yumurtalık kanseri teşhisine yardımcı bir bulgu tespit edilir.
Yapılan bir takım kan testleri de yumurtalık kanserlerinin teşhisinde büyük rol oynamaktadır. Burada kanser belirtilerinden ortaya çıkan tümörler ele alınır. Yumurtalık kanseri ile ilişkili tümör belirteçlerinin bir kısmı; CA 125, Ca 19-9, CA 15-3, CEA, AFP ve HCG’dir. Kanda araştırılan bu maddeler yumurtalıkta tespit edilen tümörün kanser olup olmadığı hakkında bilgiler verir. Ama yumurtalıklarda tümör veya kist olmadığı halde kanda bu bulguları araştırmak sağlık açısından pek doğru kabul edilmemektedir.
Genel olarak her kadının yumurtalılarında hatta belli dönemlerinde kistler oluşmaktadır. Oluşan bu kistlerin bir kısmı kendiliğinden iyileşen fonksiyon olarak isimlendirilen kitlelerdir. Bunlar sağlık açısından tehlike arz etmediği için, tedavi edilmeye ihtiyaç duyulmaz. Ancak bu kistlerin bazıları sanıldığı kadar masum olmamaktadır. Bu kötü huylu kistler, kanser gibi birçok ciddi sağlık sorununa yol açtığı için, jinekolojik onkoloji yapan kadın hastalıkları ve doğum uzmanları tarafından gerçekleştirilen ameliyatlarla alınmaktadır. Tedavisi yapılmadığı takdirde veya eksik cerrahi işlemler sonrasında bir çözümleme olmadı ise tekrar ameliyat olunması zorundadır. Bu kistlerin iyi veya kötü huylu olduğunu anlamak için, ultrasonografi ve tümör belirtileri teşhis edilerek tedavi uygulanmaktadır.
Genel olarak özetleyecek olursak; yumurtalık kanseri tedavisi, hastanın kanser evresine ve tedaviye verebilecek tepkiye göre birçok etkene sahip olmaktadır. Bu etkenlerden en önemlisi ve sonuca ciddi bir şekilde etkisi olan ilk müdahale, yani ilk cerrahi operasyonun yeterli olmasıdır. İlerleyen evrelerde ki yumurtalık kanserlerinde ameliyat sonrasında karın içinde kalan en büyük tümör çapının 1 cm’nin altında olması gerekir. Bu tedavinin en önemli etkenlerindendir. Bunun yanı sıra hastalığın hangi evrede olduğu da tedaviye vereceği cevaba göre etkilemektedir. Hasta kanserin ilk basamağında ise, yani hastalığın ne kadar başında ise, işte o zaman tedavinin başarısının o kadar iyi olabileceğini söyleyebiliriz.
Bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans (MR) ve ultrason gibi görüntüleme yöntemleri kasıklarda bir kitle olup olmadığını saptanmasında kullanılan radyolojik uygulamalardır. Ancak bu yöntemler kitlenin kesin olarak kötü veya iyi huylu olup olmadığını tespit etmek için uygun olmamaktadır. Kesin tanı biyopsi olarak adlandırılan, şüpheli dokudan alınan örneklerin mikroskop altında incelenmesi ile konmaktadır.
Bilgisayarlı tomografi ( BT ): Bir çeşit X ışınının insan vücudunun etrafında dönerek değişik açılardan görüntü alabilmesini sağlayan yöntemdir. Elde edilen bu görüntüler, bilgisayarda sırası ile birleştirilip, vücut için detaylı görüntüyü sağlar. Bu görüntüden anlaşılabilir ayrıntılar gözlemlenirken, bir çeşit kontrast madde kullanılarak daha detaylı bir inceleme sağlanmaktadır.
Manyetik rezonans görüntüleme ( MRI ): Manyetik alan ile bilgisayarın bir arada kullanılması sonucunda vücut için detaylı bilgileri resmeder. Manyetik rezonans görüntüleme yönteminde x ışınları kullanılmaz.
Ultrasonografi: Prob olarak adlandırılan bir aletten yayılan ses dalgalarının yumurtalıklar ya da diğer organlardan yankılanmaları ile elde edilen görüntünün, bilgisayar aracılığı ile ekrandan yansıtılmasıyla yapılmaktadır. Kitlesel oluşumlarda ki yapının katı ya da içi sıvı dolu kistik bir yapıda olup olmadığını ayırt etmeye yarayan bir sistemdir. Birçok hastalıkta en sık kullanılan yöntem olmaktadır.
Renkli doppler akımı: Bu yöntem ile yumurtalıkların damarlar ile kanlanmasının olup olmadığını anlaşılır. Yumurtalık kanserlerinde genel olarak yumurtalıklarda ki kan akımı arttığı için, bu yöntem sayesinde kan akışı izlenmektedir. Ama bazı iyi huylu hastalıklarda ise yumurtalıklardaki kan akımı artabileceği için pek doğru yanıt vermeyebilir.