Serviks kanserlerinin erken evrelerde teşhis edilmesi rutin olarak senede bir defa uygulanan Pap-smear testi ile yapılır. Bu test ile henüz başlangıç evresinde olan kanser saptanabilir ve tedavisi de yapılarak iyileştirilebilir.
Pap-smear testi, servikal kanserlerin % 90’ını erken dönemde teşhis edebilecek kalibrede bir testtir. Gelişmiş ülkelerde cinsel olarak aktif kadınların senede bir defa smear testi yaptırması yasal olarak zorunludur. Bu zorunluluk ardından serviks kanserlerinden ölüm oranı % 50-70 azalmıştır. Cinsel olarak aktif kadınların senelik olarak smear testine tabii tutulmaları serviks kanserinin erken teşhisi için çok önemlidir, hayati önem arz eder. Smear testinin kanser açısından pozitif çıkması halinde kesin teşhis için seviksten biopsi alınır. Biopsi uygulamasının rahim ağzının görüntüsünü büyüten “kolposkop” ismi verilen araç ile yapılması gerekir.
Servikal biopsi alımı, tek tek şüpheli bölgelerden parça alınması ve rahim içi kanalının ince bir küretle kazınması şeklinde yapılabilir. Bunun dışında rahim ağzının bir bütün halinde çıkarılmasına yardımcı olan “LEEP uygulaması” ile de uygulanabilir. Her iki işlemde de hasta ağrı duymaz.
Elde edilen örnekler patolojik inceleme için gönderilir. Bu incelemede kanser hücrelerinin mevcudiyeti, kanser mevcut ise bu hücrelerin çeşidi; adeno kanser, squamoz kanser gibi, kanserin yüzeyel ve derine doğru ne denli yayıldığı araştırılır.
Kadında servikal kanser mevcut ise daha sonraki adımda hastalığın yayılma derecesi incelenir. Bunun için IVP =ilaçlı böbrek filmi, rekto-sigmoidoskopi=son barsakların incelenmesi, akciğer röntgeni ve batın ultrasonu rutin şekilde yapılır.
Gerekli olduğu taktirde Bilgisayarlı Tomografi (BT), mesane incelenmesi ve kalın barsak filmi de ilave olarak tetkikler içerisine girebilir.
Virusler, bakterilerden daha küçüktür ve virüslerin tedavisi bakterilerden daha zor olan infeksiyon sebepleridir. HPV (Human Papilloma Virus) toplum içerisinde cilt ve üreme organlarında siğil yapmasıyla meşhurdur. Bu virüsün son zamanlarda insan sağlığı üzerinde oldukça ciddi etkileri olduğu ortaya konmuştur. Şu anda 100’den fazla alttipi olduğu kanıtlanan bu virüs, sebep olduğu hastalıklar sebebiyle halen bilimsel olarak araştırmaların yoğun şekilde yapılmasına sebebiyet vermemektedir.
Rahim ağzı kanseri, kadın üreme organlarından rahmin hazneye açılış bölümünde ortaya çıkan bir kanser tipidir. Bu kanser çeşidi kadın sağlığı üzerinde hayati risklere yol açar. Fakat bu kadar tehlikeli bir kanser çeşidi olmasına karşın, kansere dönüşen öncül hastalıkları ve ara evreleri olması (CIN 1, CIN 2 ve CIN 3) ve bunların kansere dönüşmeden tanı ve tedavisinin mümkün olduğu da akıldan çıkarılmamalıdır. Rahim ağzı kanseri her sene 500.000’den fazla kadında ortaya çıkmaktadır. Rahim ağzı kanseri bütün dünya kadınları içerisinde meme ve endometrium kanserinden sonra karşılaşılan en yaygın kanser türü olarak sıralamada yerini alır. 250.000 kadın her sene bu hastalık sebebiyle hayata gözlerini yumar. Bu da her 2 dakikada 1 kadının rahim ağzı kanseri yüzünden öldüğünü ortaya koymaktadır.
Kansere dönüşmemiş ve erken dönemde pap-smear testiyle yakalanmış evreler, tedavi edilebilir. Bu sebeple, tüm kadınlar senede bir kere smear testi yaptırmalıdır.
Son zamanlarda HPV’nin yüksek riskli çeşitli tiplerinin rahim ağzı kanserinin ve onun öncül hastalıklarının hemen hepsinde temel etken olduğu, virüsün hücrelerde kansere dönüşümü başlattığı ortaya konulmuştur. Bu virüsün bulaşmasını engelleyerek kanser ve diğer hastalıklardan korunmak mümkündür.
HPV partnerlerden birbirine bulaşır. Eşlerden birisinin daha önceden kaptığı virüs onda bir hastalığa yol açmayabilir, özellikle kadınlarda daha sık olmak üzere cinsel bölgede siğillere ve rahim ağzının, dış genital bölge ve üreme yollarının (vulva,vajen) kanser ve kansere çevrilebilen hastalıklarına yol açabilir. HPV virüsü vücuda bulaştığı zaman ortalama %90 kişide 2 sene içerisinde vücut tarafından atılır. Fakat geri kalan insanlarda yıllar içerisinde infeksiyon ardından kanser öncesi yaralar meydana gelebilmekte ve ortalama 10-15 senede kansere yol açabilmektedir.
Düşük riskli HPV tipleri ise genital siğillerin oluşmasına neden olur: Bu siğiller iyi huyludur fakat HPV tip 6 ve 11 genital siğillerin %90’nından yükümlüdür.
Kadın üreme yollarının kanserlerine yol açabilen yüksek riskli HPV tipleri cinsel yolla bulaşır ve ardından da kansere yol açabilir. Özellikle HPV tip 16 ve 18 rahim ağzı kanserlerinin ortalama % 70’ine yol açar.
Rahim ağzı kanseri görülme sıklığı ve yaşı olarak orta yaş üstü kadınlarda daha yaygındır. Fakat bu sıklık kanserin oluşup belirti vermeye başladığı zamanları ortaya koymaktadır. Hastalığın başlangıcı daha önceki zamanlarda olduğu için, gelişimi uzun yıllar alabilir. Gelişim ve yayılma dönemi için belirli bir zaman yoktur, kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir.
HPV bulaşması ve yaygınlığındaki en önemli sebep cinsel ilişkidir. Tek eşlilik toplum olarak HPV’den korunmak için çok önemlidir. HPV virusune karşı son zamanlarda bir aşı geliştirilmiştir. 9-26 yaş arası kadınlara uygulanabilen bu aşı, 3 doz halindedir.
Dünyada ve ülkemizde şu anda kullanımda olan 2 HPV aşısı geliştirilmiştir. İkili ve dörtlü aşı isimleerini alır. Dörtlü aşı HPV’nin rahim ağzı kanserine en fazla sebep iki tipi (Tip 16 ve 18) ve genital siğillere sebep olan iki tipi (6 ve 11) için koruma yapar. İkili aşı ise servix kanserine en fazla sebep olan tiplere karşı HPV 16 ve HPV 18’e koruma sağlamaktadır.
Yapılan ilk çalışmalardan edinilen bilgilere göre HPV aşısı 9-26 yaş grubundaki genç kız ve kadınlara uygulanabilir. Ancak artık üst sınır kalkmış durumdadır. 9 yaştan itibaren 50 yaşlara dek her kadına yapılabilir. Erken yaşta yapılmaya başlanmasının önemi ise çocukluk yaş grubunda bağışıklık sistemi daha aktif olmasıdır.
2 adım atılmalıdır: Birinci adım aşı yaptırma ve ikinci adım, senede bir düzenli pap-smear testini ihmal etmemek.
Aşıların tedavi edici değil, koruyucu etkisi bulunur. Tedavi şu an yalnızca HPV ‘nin yol açtığı tahribata yönelik uygulanır. Virüsü vücuttan tamamen silecek bir tedavi yöntemi henüz geliştirilmemiştir. Fakat çalışmalar halen sürmektedir.
Tedbiri elden bırakmama adına testler yapılmaya devam edilmelidir. Bunun sebebi ise, aşı yapıldığı zaman kişide hali hazırda önceden yakalandığı virüsler olabilir ve aşının tedavi edici etkisi olmadığından bu virüs hücre değişiklikleri yapmayı sürdürür. İkinci sebebi ise ise aşıların içine almadığı tiplere karşı koruma sağlamadığı için tedbirin elden bırakılmaması gerekliliğidir.
HPV infeksiyonunun büyük bir bölümü ilk teması takriben 3 sene içerisinde ortaya çıkar. HPV infeksiyonunun genç insanlarda daha fazla görülmesinin sebebi HPV’nin immatür metaplazik epitelde etkili olması ve belki de bu dönemde bağışıklık cevabının da düşük seviyede olmasıdır.
HPV infeksiyonuna yakalanmak için en mühim risk etkeni cinsel açıdan aktif olmaktır. HPV bulaşmasının ardından hastalık oluşumu için gerekli diğer faktörler içerisinde;
HPV’ye yakalanma ile dış genital bölgede kondilom (siğil) gelişimi arasında ortalama 3 ay vardır. Bu süre (bulaşan kişinin) immünolojik durumuna bağlı olarak uzun yıllara da yayılabilir. Kendisinde CIN saptanan kadınların partnerlerinde %64.70 oranında peniste HPV infeksiyonu saptanmıştır. Bunların 1/3’ü klinik lezyon (siğil), 2/3’ü ise subklinik (gözle görülemeyen infeksiyon mikroskopik seviyesinde, yalnızca tahlille saptanabilir). Kendisine cinsel yolla bir defa HPV bulaşan bir kadında bundan sonraki evrede eşindeki infeksiyon tedavi edilse dahi bağışıklık cevabına bağlı olarak HPV enfeksiyonu kendi seyrine karar verecektir. Bağışıklı cevabı iyi olan konakta aynı tip HPV ile nüksler ortaya çıkarken bağışıklık yanıtı iyi olan konakta sadece başka partnerlerle ilişkiye bağlı olarak başka HPV tipleriyle enfeksiyon ve lezyon ortaya çıkmaktadır.