Kimyasal gebelik, sessiz düşük nedir?
Kimyasal gebelik; döllenmiş olan yumurtanın sağlıklı olarak gelişememesi ve embriyo olmadan mevcut olmaya devam etmesidir. Kimyasal gebelik yalnızca laboratuar tetkikleri ile tespit edilmektedir. Kimyasal gebelik, toplum arasında ‘’sessiz düşük’’ olarak adlandırılmaktadır. Bu durumu yaşayan kadınlar, genellikle fark etmeyerek adet düzensizliği olduğunu düşünerek ya da adet gördüğünü düşünerek sessiz düşük yapabilmektedir.
Kimyasal gebeliklerde yumurta döllenir ancak döllenme rahim içine yerleşemez ve sessiz düşüklerle vücuttan atılır. Bu durum gebelik testleri ile tanı koyulmaktadır. Genellikle kimyasal gebelikler tespit edildiğinde, anne dış gebelik şüphesi ile doktora başvurabilir.
Kimyasal gebeliklerde çoğunlukla kürtaj ya da diğer cerrahi işlemlere gerek duyulmaz. Bu aşamada hastanın kontrol altında tutulması yeterli olacaktır.
Dış gebelik ile kimyasal gebelik aynı şey midir?
Dış gebelik ve kimyasal gebelik birbiriyle oldukça karıştırılan iki ayrı terimdir. Fakat her iki durum, birbirinden oldukça farklıdır. Kimyasal gebelikte, kanda bulunan hcg değeri hızlı bir şekilde azalır ve vücut kendisi düşük yapar. Bu durumda genellikle cerrahi bir müdahaleye gerek duyulmaz. Ancak dış gebelik zaman kaybedilmeden müdahale edilmesi gereken, hayati risk taşıyan bir durumdur. Kimyasal gebelikte yumurta döllenir ancak sağlıklı bir embriyo oluşmadığı için vücuttan atılır. Dış gebelikte ise sağlıklı bir embriyo gelişir ancak bu embriyo rahim dışında genellikle tüplerde büyümeye devam eder. Büyüyen embriyo o alanda gelişemeyeceği için doğum söz konusu değildir. Dış gebeliğin ilerlemesi tüplerde yırtılmaya ve iç kanamaya da sebep olabilmektedir.
Kimyasal gebelikler, daha çok klinik olarak teşhis edilebilecek düzeye gelmeden, kendi kendine sonlanır. Kadınlar genellikler hamile kaldıklarını dahi bilmeden, düşük yapabilmektedir. Adet gecikmesinin ardından gerçekleştirilen hamilelik testleri ile kimyasal gebelik tespit edilememektedir. Bunun için kan ve idrar testinin yapılması gerekmektedir.
Kimyasal gebelik nasıl teşhis edilir?
Anne adayı kimyasal olarak hamile olsa dahi, hormonların yükselmesine yol açmaktadır. Hormonlardaki bu değişim idrar ve kan tahlillerinde tespit edilebilmektedir. Fakat idrarda bu hormonun teşhis edilebilmesi için, muhakkak kan seviyelerinin yüksek olması gerekmektedir.
İdrarda tespit edilebilecek kadar yükselmiş hormonlarla beraber, kadının adet kanamalarında gecikme meydana gelir. Kanda bulunan HCG düzeyi de, daha çok 1000 ile 1500 IU/mL ulaşmasından sonra gerçekleştirilecek vajinal ultrasonografi ile de, hamilelik kesesi kolay bir şekilde izlenir. Bu duruma geldiği zaman, hamilelik genellikle “klinik gebelik “olarak ifade edilmektedir. Fakat çeşitli durumlarda adetlerde gecikme olmaz ancak kanda hormonların arttığı gözlemlenir. Bu durum kimyasal gebeliktir ve gebelik tıbbi müdahaleye gerek duymadan kendiliğinden sonlanır.
Kimyasal gebeliğin tedavisi nasıl yapılır?
Beta-HCG zaman gectikçe normal bir seviyeye inerse, tedavi yapılmasına gerek duyulmamaktadır. Kimyasal gebeliklerde kürtaj ya da diğer cerrahi işlemlere genellikle ihtiyaç duyulmamaktadır. Ancak bu hormonların değerlerinde düşüş olmaz ise dış gebelik ya da farklı bir sorun söz konusu olabilmektedir. Bu durumda mutlaka cerrahi bir tedavinin planlanması gerekmektedir.
Hamileliği sonlandırmak gerekir mi?
Kimyasal hamileliklerde sağlıklı bir embriyo gelişmemektedir. Yumurta döllense dahi, vücut bu embriyonun sağlıklı bir bebek oluşturamayacağını bilerek onu vücuttan atar. Bu doğal sürece tıbbi olarak müdahale etmek gerekmemektedir. Oldukça sağlıklı ve doğal bir süreç olan kimyasal gebelik; sağlıksız gebelik süreçlerin önlenmesi adına vücudun kendi kendine müdahalesi olmaktadır.
Kimyasal gebeliklerden sonra kadınlar hamile kalmakta sorun yaşamamaktadır. Gebelik oluşması durumunda, bu gebelik klinik gebelik olmaktadır. Kimyasal gebelikler, kısırlığa sebep olmamaktadır. Kimyasal gebelik, daha çok laboratuvar merkezlerinde gerçekleştirilen kan testleri ile fark edilmektedir. Oldukça fazla karşılaşılan bir durum olduğu halde, kadınların büyük bir çoğunluğu bu durumu fark etmemektedir.